Anasayfa // Ürün // Su Yalıtımı  
     
     
 




Yapıların, uzun ömürlü, konforlu ve sağlıklı olması; ancak doğru şekilde tasarlanarak inşa edilmesi ve yapıya
zarar veren dış etkilere karşı korunması ile mümkündür. Yapılara etki eden en önemli faktörlerden biri de sudur. Yapılar;
-  Yağmur, kar gibi yağışlar,
-  Toprağın nemi ve toprak tarafından emilen yağış veya kullanma suları,
-  Banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerde su kullanımı,
-  Yapının, üzerine inşa edildiği zemindeki basınçlı veya basınçsız yeraltı suları
-  Bina içinden gelen su buharının çatı cephe gibi dış yüzeylerde yoğuşması nedeniyle suya maruz kalırlar.
Suyun yukarıda sayılan yollarla yapıyı ve konforu tehdit etmesi engellenemez fakat yapılara suyun girmesi önlenebilir.
Yapıların, her yönden gelebilecek suya veya neme karşı korunmaları için, yapı kabuğunun yüzeyinde
yapılan işlemlere “su yalıtımı” denir.

             
  Su Yalıtımı Yapıyı Korur

Suyun yapılara verdiği hasar, özellikle deprem tehdidinin bulunduğu bölgelerde can ve mal güvenliği açısından tehdit oluşturur. Herhangi bir yoldan yapı donatısına sızan su,
donarak veya kimyasal tepkimelere girerek donatının özelliğini yitirmesine yol açar. Donatının özelliğini yitirmesi ise dayanım gücüne ve süresine olumsuz etkilerde bulunur.

Suyun binalarımızın dayanıklılığına vermiş olduğu
zararı genellikle gözle göremeyiz, ancak sonuçlarıyla karşılaştığımızda fark edebiliriz. Büyük bir depremde,
korozyona uğramış bir binanın ayakta kalması hemen hemen mümkün değildir. Bu nedenle özellikle Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ülkelerde su yalıtımının yaşamsal bir
önemi vardır.

Genel olarak beton, içine gömülmüş donatıyı korozyona
karşı korur. Donatı, betona gömülür gömülmez oluşan ince
film tabakası çeliğe yapışır ve korozyona karşı dayanım oluşturur. Bu dayanım betonun yüksek alkali ortamına ve elektriksel dirence doğrudan bağlıdır. Betonun kılcal boşluklarındaki nemde bulunan iyonlar elektriksel
iletkenlikte rol oynar. Yüksek elektriksel direnç de
dayanıklı beton anlamına gelebilir.

Yapılardaki donatının korozyonuna ve bu korozyonun
sürmesine neden olan 4 ana etken vardır;

-  Karbondioksit veya klorun neden olduğu reaksiyonlar
sonucu donatı etrafındaki koruyucu pasivasyon
tabakasının bozulması,
-  Betonun kılcal gözenekleri içinde dağılmış olan ve
elektrolit görevi gören su,
-  Betonun gözeneklerinden içeri giren oksijen.
-  Önlem alınmadığı taktirde betonarmenin içinde
gerçekleşen yoğuşma nedeniyle nemlenme.
 
       
   
       
   
       
   
         

Beton üzerindeki film tabakasını bozarak donatının korozyona uğramasına neden olan şartlardan biri karbonasyondur.
Atmosferdeki karbondioksit ile betondaki çimentonun kimyasal reaksiyona girmesi, betonun büzülmesine, dolayısıyla
çatlakların artmasına neden olur. Aynı zamanda betonun pH değerinin düşmesi (normal bir betonun pH değeri 12,5 -13,5 arasındadır ve bu miktar korozyonun oluşmaması için yeterlidir) ara yüzeylerdeki alkaliliğin düşmesine, mevcut koruma
tabakasının da bozulmasına neden olur.Koruma tabakasının bozulmasının bir diğer nedeni de klor iyonlarının varlığıdır.
Sonuç olarak her iki durumda da korozyonun başlaması için gerekli şartlar oluşur (pH değerinin 9'un altına düşmesi)
ve süreç işlemeye başlar. Ortam şartlarının durumuna göre oluşan bir hızda, donatı yüzeyinde donatı hacminin
2.5 katı büyüklükte demir oksit oluşumları meydana gelir. Oluşan pas, yetersiz pas payı sorunu da varsa, mevcut betonu
çatlatır. Betonun dökülmesiyle beraber donatı açığa çıkar. Havayla temas nedeniyle de korozyon hızındaki artış kaçınılmaz
olur. Korozyona bağlı olarak donatı kesitinde oluşan kayıp, donatının başlangıçta tasarlanan hesap değerlerini
karşılayamamasına neden olur. Bu da binanın taşıma gücü, dolayısıyla da yapı güvenliği açısından hiç istenmeyen bir
durumdur. Hesap dayanımı 365 MPa olan S420b sınıfı Ø 12'lik bir çeliğin başlangıçta 41.3 kN yük taşıyabilirken, korozyon
kaynaklı donatı kesit kaybının 0.25 mm/yıl olduğu bir kabul sonucunda 5 yılın sonunda 25.9 kN, 15 yıl sonra da 5.8 kN
yük taşıyabilir. Bu koşullarda donatı 24 yıl sonunda taşıma kapasitesini tamamen kaybedecektir.


         
  Su Yalıtımı Konfor Sağlar

Su, bizim için ne kadar vazgeçilmezse bir o kadar da
yapılarımız için korunulması zorunlu bir öğedir. Toprağın nemi
ve basınçsız su, yapı elemanı gözeneklerinden geçerek iç
ortam yüzeyinde küflenme, siyah leke ve mantar gibi
organizmaların oluşmasına neden olur. Bu yüzden iç yüzeyde
bulunan ahşap gibi doğal malzemelerin çürümesine,
sıvaların kabarıp dökülmesine, kolon ve perde duvarlardaki
donatının paslanmasına neden olarak konforumuzu bozar.
Nem ve nemin yol açtığı küf mekânlarda kötü kokuların
oluşmasına yol açar. Bu durum ortamda bulunan insanları
rahatsız edecektir. Su yalıtımı sayesinde nemin önlenmesi, insan konforu açısından olumsuzluk yaratan bu kötü kokuların yayılma olasılığını da ortadan kaldırır. Su yalıtımı, suyun odalarımıza damlamasını engelleyerek konforlu yapıların elde edilmesini sağlar, bakteri, küf vb. organizmaların oluşmasını önler.
 
       
   
             

Su Yalıtımı Ekonomiye Katkıda Bulunur

Ekonomik değerleri günümüzde giderek artan yapıların uzun ömürlü olması gerekir. Bugün bir yapının kullanım ömrü
yaklaşık 50 yıldır. Suyun olumsuz etkileri yapıların kullanım ömrünü azaltır. Bu da ekonomik bir kayıptır. Su yalıtımıyla bu
kayıp da giderilmiş olacaktır.

Ülkemizin yüzölçümü olarak yüzde 92'si, nüfus yoğunluğu olarak yüzde 95'i deprem kuşağındadır. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı'nın verilerine göre son 58 yıl içerisinde meydana gelen depremler; 58 bin 202 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesine, 122 bin 096 vatandaşımızın yaralanmasına ve yaklaşık 411 bin 465 binanın yıkılmasına veya ağır hasar
görmesine neden olmuştur.

Dünya gazetesi tarafından hazırlanan bir haberde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından,
55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan kontrollerde incelenen binaların yüzde 79'unun hasarlı bulunduğu ifade edilmiştir.
Habere göre; incelenen binaların yüzde 64'ünde nemin yol açtığı korozyon (paslanma), yüzde 41'inde malzeme eksikliği,
yüzde 18'inde inşaat aşamasında betonun sulanması, yüzde 11'inde eskime ve yıpranma, yüzde 3'ünde proje hatası,
hasarların nedeni olarak belirlendi. Aynı haberde binaların yüzde 21'inde zemine uygun olmayan inşaat, yüzde 6'sında
taşıyıcı elemanların kaldırılması ve delinmesi gibi hususların tespit edildiği ifade edilmiştir.

Su yalıtımının inşaat aşamasındaki maliyeti, bina maliyetinin yaklaşık yüzde 3'üdür. Binaların sağlamlığı göz önünde
bulundurulması gereken en önemli unsurdur. Buna bağlı olarak su yalıtımının sağladığı yarar, maliyetten çok daha önemlidir.


             
 
     
Tüm hakları saklıdır. canart yapı © 2015. Tasarım: Tılsım Web